29 Eylül 2009 Salı

Küresel piyasada oyun oynamak


Mahfi Eğilmez

Piyasaları ikiye ayırarak incelemek mümkün. İlki reel piyasa dediğimiz mal ve hizmet arz ve talebine dayalı olarak doğan reel değerleri temsil eden piyasa, ikincisi ise bu mal ve hizmetleri ya da bunları üretenleri temsil eden kâğıtların oluşturduğu sanal değerleri temsil eden piyasa. Reel değerleri temsil eden piyasa gayrimenkul, emtia ya da tüketim malları piyasasından emek piyasasına kadar çeşitlilik gösterir. Bu piyasada verilen paranın karşılığında apartman dairesi, elma veya bir saatlik emeğin verdiği hizmet ya da bir şirketin piyasa değeri gibi reel bir değer vardır. Sanal piyasa para, hisse senedi, tahvil gibi reel bir değer taşımayan ama reel değerleri temsil ettiğine inanılan kâğıtlardan oluşan sanal bir piyasadır. Sanaldır çünkü o kâğıtların reel değeri yoktur. Bir değerleri vardır çünkü temsil ettikleri malın, hizmetin, kurumun ya da devletin itibarına ya da hisse senetlerinde olduğu gibi şirketin piyasa değerine dayanırlar.
Bu iki piyasa bazen paralel gider bazen birbirinden ayrılır. Örneğin 2000 yıllarının başlarında reel piyasada oluşan değerler aşağı yukarı aynı oranda sanal piyasaya da yansıyordu. Yani eğer bir şirketin piyasa değeri yüzde 20 artıyorsa hisse senetlerinin değeri de aşağı yukarı aynı oranda artıyordu. Derken bu paralellik kopmaya, şirketin hisse senetlerinin değeri piyasa değerinin üzerinde artmaya başladı. Hemen ardından şirketin piyasa değeri de yükseldi. Yani sanal dünyada oluşan artışlar reel dünyadaki değerleri de peşinden sürüklemeye yöneldi. Sonuçta sanal değerler şişmeye ve reel değeri temsil etmemeye başladı. İşin kötüsü piyasa değeri de reel değerden koptu. Finans piyasalarında balon ya da köpük diye anlatılan olay ortaya çıktı. Bu tür değer şişmeleri o değerden alıcı bulunduğu sürece sorun olmaz. Ne zaman o değerden alıcı bulunmamaya başlarsa o zaman değerlerin şişmiş olduğu ortaya çıkar ve düzeltme hareketi başlar. Düzeltme hareketi, yani balonun inmesi olayı alıcıların tekrar ortaya çıkmaya başladığı değere kadar devam eder. Sonra yeni bir denge kurulur ve piyasalar o dengeden faaliyete başlar.
Buraya kadar anlattıklarım işin normal yönü. Küresel ekonomiyle birlikte sermaye hareketlerinin serbestliği olgusu yaşama geçince başka bir eğilim daha belirdi. Bu eğilim fon yöneticilerinin para kazanmak için yaptıkları spekülâtif alış verişler. Bu tür alış verişler özellikle de gelişme yolundaki ekonomilerde kolay yapılıyor. Bu ekonomilerde mali kesim fazla derin olmadığı için az miktarda taleple piyasayı etkilemek mümkün oluyor. Örneğin borsada bunu yapanlar var. Spekülatörler belirli bir hisse senedinin fiyatı düşükken satın almaya ve fiyatı hafif hafif yükseltmeye başlıyorlar. Söz konusu hisse senedinin fiyatının arttığını görenler o kâğıdı alıp fiyatı daha da yükseltince spekülâtörler ucuza aldıkları kâğıdı pahalıya satıp çıkıyor ve kazanç sağlıyorlar. Buna argo deyimiyle "keriz silkeleme" deniyor. Öteki piyasalarda da buna benzer eylemler geçerli. Diyelim ki bir fon yöneticisi 1 USD = 1.25 YTL iken 4 ayrı bankadan 5'er milyon dolar olmak üzere toplamda 20 milyon dolar aldığında bu talep hemen konuşulmaya başlanıyor ve dolara talebin arttığı görülünce dolar YTL'ye karşı yükselmeye başlıyor. Diyelim ki bu hareketin sonunda dolar talebi artışıyla kur 1 USD = 1.30 YTL'ye çıkınca fon yöneticisi 1.25'ten aldığı dolarları 1.30'dan satıyor ve dolar başına 0,05 YTL ya da yüzde 4 para kazanmış oluyor. Dolarları satınca dolar yine değer kaybetmeye başlıyor.
Bütün piyasaların birbirinin içine girdiği, dünya çapında fon yöneticileri ve spekülatörlerin değerlerle oynadığı küresel piyasada oyuna katılmak ve kazanç elde etmek kolay değil. O nedenle bu işleri iyi izlemeyenlerin uzun vadeli yatırımlar yapmaları, güncel kazançlar peşinde koşmamaları sonradan üzülmemeleri için en doğru yoldur.

Devamını okuyun...>>